NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْعَزِيزِ
بْنُ أَبِي
حَازِمٍ
قَالَ
حَدَّثَنِي
بِمِنًى عَنْ
أَبِيهِ عَنْ
ابْنِ عُمَرَ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ الْقَدَرِيَّةُ
مَجُوسُ
هَذِهِ
الْأُمَّةِ
إِنْ
مَرِضُوا فَلَا
تَعُودُوهُمْ
وَإِنْ
مَاتُوا
فَلَا تَشْهَدُوهُمْ
İbn Ömer (r.a.)'dan
(rivayet edildiğine göre)
Rasûlullah (s.a.v.):
"Kaderiyye (fırkası mensupları) bu ümmetin nıecusileridir. Eğer (onlar)
hastalanırlarsa ziyaret etmeyiniz, ölürlerse cenazelerinde bulunmayınız"
buyurmuştur.
İzah:
Tirmîzi, kader: İbn Mace.
mukaddime; Ahmed b. Hanbel, 86, 125.
Kader: Allah Teâla
hazretlerinin ezelden ebede kadar olacak şeylerin, zaman ve mekânını
vasıflarını, özelliklerini, kısaca ne şekil ve ne zaman olacaklarsa, onların
hepsini ezele, daha onlar meydanda yokken bilip, o şekilde takdir etmesine denir.
Bu takdir, Allah'ın İlim sıfatıyla ilgilidir.
Kaderle ilgili diğer
bir terim de kazadır. Kaza, Cenab-ı Allah'ın ezelde irade ve takdir buyurmuş
olduğu şeylerin, zamanı gelince, her birini ezeldeki ilim, irade ve takdirine
uygun olarak yaratmasıdır. Bu da Allah'ın Tekvin (yaratma) sıfatı ile
ilgilidir.
Kısaca, herhangi bir
şeyin belirli bir şekilde meydana gelmesini Allah'ın dilemiş olmasına kader,
bu dilemiş olduğu şeyi zamanı gelince meydana getirmesine de kaza denir.
Bu tarifler
Maturidilere göredir. Eşariler, Maturidilere nisbetle, kadere kaza, kazaya da
kader manası verirler.
Kaderiyyc (kaderi inkâr
edenler) olmuş-olacak bütün hadise ve eşyanın ezelî olan ilm-i ilahide mevcud olup,
yazılı bulunduğunu kabul etmeyenler, kullara ait fillerin Allah'ın
yaratmasıyla değil, kulun icadıyla meydana geldiğini kabul edenlerdir. Çoğu
zaman Mu'tezile ile birleşirler. Fakat Kaderiyye Mutezileden önce zuhur
etmiştir.[Bk. Topaloğlu Bekir. Maturidiyye Akaidi, 202.] Kaderiyye mensupları
Mu'bed el-Ciihcni'nin ve Gaylan ed-Dimeşkî'nin tabileridir. Ez-Zehebı'nin de
dediği gibi Ma'bed el-Cüheni doğru ve güvenilir bir tabii idi. Lakin kötü bir
yol açmıştır. O kader inancı hakkında ilk konuşandır.[Bk. 4695 numaralı hadis.]
Basra'da Hasan-ı Basri'nin meclisine devam ederdi.
İbn Ebî Hatim onun
hakkında şöyle demektedir: "Ma'bed, Medine'ye gelmiş ve orada halkı ifsad
etmiştir" İbn IVlace, Sünen'inde onun hakkında şöyle rivayet etmiştir:
"Ma'bed el -Cüheni
ve Ata İbn Yesar, Hasan el-Basri'ye gelmişler ve şöyle demişlerdir: "Ey
Ebu Said, o melikler müslümanların kanını akıtıyorlar. Mallarını alıyorlar ve
bizim fiillerimiz Allah'ın kaderi üzerine cereyan ediyor diyorlar ne
dersin?" Hasan el-Basri de cevabında: "Allah'ın düşmanları yalan
söylemiştir" demiştir. Basra'da fitne büyüyünce Haccac Ma'bed el-Cühenî'ye
işkence yapmış ve Abdulmelik b. Mervan'ın emri ile 80 senesinde asılarak idam
edilmiştir. Zehebi'nin rivayetine göre onun öldürülmesi Abdurrahman b.
cI-Eş'as ihtilaline katıldığı için siyasi sebeplerle olmuştur.[ez-Zehebî.
Mizanü'l-İ'tidâl. IV. 141.]
Netice itibariyle irade
ve ihtiyar hürriyetine kail olanlar zıddindan türetilmiş isim kabilinden
"Kaderiyye" adıyla tanınırlar. Bunların "Kaderiyye" diye
isimlendirilmesinin sebebi, ilahi kaderi inkar etmeleridir. Bu şu manaya gelir:
Onlar, kulun Allah Teâlâ'nm dahil olmaksızın başlı basma ve müstakilleri fiil
yaratacak bir kudrete sahip olduğunu kabul ederler.
Mutezile de Kaderiyye
diye isimlendir ilmeye başlanmıştır. Çünkü onlar da kulların fiillerini
kulların kendi kudretlerine bağlamışlar ve o fiillerdeki ilahî kudreti inkâr
etmişlerdir.
Mutezile bu ismi kabul
etmemektedir. Onlara göre bu ismin kadere, hayır ve şerrin Allah'dan olduğuna
inananlara verilmesi daha uygundur.
Bunun içindir ki
Mutezile ve Eşariyye birbirlerini Kaderiyye diye isimlendirmişlerdir. Çünkü
biri kaderi kula nisbet ettiği için, diğeri ise kaderi nefyettiği için bu isme
hak kazanmışlardır. Bazıları da bu mevzuda şöyle demişlerdir:
"Kaderiyye'nin bu isimle anılmasının sebebi şudur: Çünkü onlar ilk olarak
araştırmalarına ve tetkiklerine mevzu olarak bu konuyu almışlardır."
Ümmet: Din, millet, yol
gibi manalara gelir. Bütün müslümanlan içine aian bir kavramdır. Ümmet müslüman
kavimlerden meydana gelir.
İslam, insanı kendi
kavmine daha çok bağlanmasından dolayı kmamamıştır. Bununla birlikte bütün
müslümanlar arasındaki derecelendirmeyi kavim, ırk, kan bağı vs. değil, takva
belirler.[Hucurat 13]
Akraba, aile ve menfaat
bağlan, Allah ve Nebiden ve Allah yolunda cihaddan üstün değildir.[Tevbe 24]
"Ancak ınü'minlcr
kardeştirler,"[Hucurat 10]
Bu esaslardan
hareketle, İslam, bütün müslümanlan tek bir ümmet saymıştır. Vatan, renk, dil,
ırk farklılıkları ümmetin teşekkülüne engel değildir. Nitekim. "Şüphesiz
bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin rabbiniziın. O halde bana
ibadet edin"[Enbiya 92]
Duyurulmuştur.
Mevzumuzu teşkil eden
hadis-i şerif, Kaderiyye mezhebinin aleyhine ve onların sapık bir yolda
olduklarına dair en büyük delillerden biridir.
Her ne kadar
"Kaderiyye" bu ismin kendilerine ait olamayacağını iddia etmişlerse
de, ümmet arasında bu isim onlara layık görülmüş ve onlara verilmiştir. Ayrıca
Hz. Nebiin Kaderiyye*yi Mecusilere benzetmesi de bu ismin gerçek sahibinin
onlar olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Şöyle ki mecusiler
(ateşperestler) birisi nur, diğeri zulmet olmak üzere iki yaratıcı bulunduğuna
hayırları nurun, serleri de zulmetin yarattığına inanırlar. Hayrı Allah'ın
şeni de kulların yarattığına inanmaları sebebiyle bu ümmet içerisinde Hz.
Nebiin teşbihine uygun düşenler, "Kaderiyye"diye anılan mezheb
mensuplarıdır. Kendilerinin bunun aksini iddia etmeleri gerçeği değiştirmez,
Binaenaleyh bu fırkaya mensup
olan kimselerin hastalarını ziyaret etmek ve cenaze merasimlerine katılmak
caiz değildir. Sirac'üd-din el-Kaz-vînî bu hadisin mevzuu olduğunu söylemişse
de bu doğru değildir. Çünkü Tirmizi onun hasen olduğunu, Hakim de sahih
olduğunu söylemişlerdir.
Bu konuda ileri sürülen
diğer iddialar da çürütülmüştür.